İftira | Konular | Kitaplar

Tuzağa dikkat!

Günah deryasında oturup dindar Müslümanları “günahkâr” ilân edenleri ve bu çerçevede onlara sataşanları anlayabiliyorum… Servet-şöhret hesabıyla “dindar taraf”tan “karşı taraf”a geçen “sığıntı”ların, yeni “taraf”larına “sizdenim” mesajı verme anlamına gelen yazılarla dindar Müslümanları suçlamalarını, çeşitli bahaneler üreterek sataşmalarını da anlamak mümkün…
Benim anlamadığım “bizimkiler…”
“Bizimkiler”den bazılarının sataşmaları, horlamaları…
Anladık, ateistler, komünistler, Siyonistler, agnostikler, paganlar, dinsizler, densizler ve daha bilmem neler, meydan salt kendilerine kalsın diye dindar Müslümanları can evlerinden vurmaya çalışıyor…
Bunun için de “dindar” görüntülü birinin herhangi bir günahını büyütüp bütün camiaya bulaştırıyorlar…
Fakat etkili olamıyorlar. çünkü hiçbir şuurlu dindar, ateistlerin saldırısıyla kendi camiasından umut kesip kıblesini değiştirmez.
Ama saldırı içeriden gelir, temelde saygı-sevgi duyulan bazı “dindar yazarlar”ın kalemine bu tür yazılar dolanırsa, tereddüde düşebilir, hatta umutsuzluğa kapılabilirler.
Maneviyatları kırılır, boyunları bükülür, diri duruşları bozulur…
Böylece meydan ateistlere, komünistlere, Siyonistlere, agnostiklere, paganlara, dinsizlere, densizlere ve “laikçi”lere kalır…
Bu hesapları anlıyorum da, “içimizden” birilerinin bu tür hesaplara “doğruculuk” adına âlet olup suçlamalara çanak tutmalarını hâlâ anlayamıyorum.
Neden sağlam duruşumuzu bozmaya, teslim alınamaz vekarımızı kırmaya çalışanlara katılıyorlar?
Malûm: Dindar Müslümanlar imanlarından gelen aşırı bir cesaretle hayata bakıyor. Bu yüzden alabildiğine dik başlı, kararlı, duyarlı oluyor. Tüm baskılara direnip kıblesini koruyor. Ona bir türlü hükmedemiyorlar. O zaman, “dindar Müslüman”ların, içlerinde her nasılsa üremiş birkaç “günahkâr”ı dillerine dolayıp saldırıyorlar. Birkaç günahkâr yüzünden tüm camiayı utandırmaya çalışıyorlar. Amaçları dindar camianın ezilmesini, büzülmesini, boyun bükmesini sağlamak… Böylece camia aşağılık duygusuna kapılacak, diri duruşu bozulacak, hizmetten vazgeçip eyyamcılara kapılacak…
çok beklersiniz! Günahlar kişiseldir. “Dindar” görünüşlü bir “Müslüman”ın günahından diğer dindar Müslümanlar sorumlu tutulamaz. Tutulursa bunda bir hesap, bir art niyet aranır.
çünkü hiçbir Müslüman, İslâm değildir. Hiçbir Müslüman'ın suçu, günahı, yanlışı Müslümanlara bulaştırılamaz, bununla İslâm yargılanamaz.
Ama yıllardır böyle oluyor: Bir Müslüman terör yapınca bunun adı “İslâmcı terör” oluyor, ama bir Hıristiyan ya da Musevi terör yapınca onun adı “Hıristiyancı terör-Yahudici terör” olmuyor…
Güç odakları “Müslüman terörist”i dinî mensubiyetiyle tanımlarken, Hıristiyan yahut Musevi teröristi dinî mensubiyetleriyle tanımlamıyor. Kişisel kimliklerine bakıyor. Bu yaklaşımın bir art niyet içerdiği çok açıktır. Açıktır ki; güç odakları Müslümanları dinî mensubiyetlerinden dolayı utandırmaya, utandırıp sindirmeye çalışıyorlar.
Her şey bir plân çerçevesinde cereyan ediyor. Güç odakları, var güçleri ve tüm imkânlarıyla Müslümanların üzerine geliyor. Sanki Nemrut, ateşini yeniden yakmış, içine atacak İbrahimler arıyor!
Bunu anlayabiliyor ve bunlara meydan okuyabiliyoruz, ne var ki bizden bazıları bu kervana katılınca, nevrimiz dönüyor. Ne yapmak istediklerini anlamakta zorlanıyoruz.
Şer odaklar tarafından zaten suçlanan, zorlanan, kara çalınan, bazen yok sayılıp bazen hışımla üzerine gidilen, zaman zaman Hz. Meryem’in, Hz. Ayşe’nin uğradığına benzer iftiralara uğrayan bir kesimi, “bizden” saydıklarımız neden hırpalamak istiyor?
Neden “Biz adam olmayız” anlamında yazılarla moral bozuyor, can sıkıyor, direnç kırıyor, hatta incitiyorlar?
Mükemmel yayın organlarımız yokmuş… Uluslararası çapta hukukçularımız, mühendislerimiz, gazetecilerimiz yokmuş…
Diğerlerinde var mı peki? Yok. Ama adamlar “cüce”leri “yüce”, “küçük”leri “büyük”, yararsızlarını “yararlı” gösteriyor… Okunmayan yazarın kitaplarını yüceltiyor, yeteneksiz “sanatçı”larını göklere çıkartıyor, satmayan gazetelerini, dergilerini “yüksek tirajlı” göstermekte yarışıyorlar. Tek şart, “onlardan” olmak! “Onlardan” iseniz büyütülürsünüz, şişirilirsiniz, yüceltilirsiniz, değilseniz, yerin dibine geçirilirsiniz.
Biz de bu palavraları aynen kabullenip kendimize bühtan ediyoruz.
Meselâ, bizden bir gazete 1.5 milyon satınca dudak kıvırıyor, karşı tarafın 300 binlik tirajına şapka çıkartıyoruz.
Saçma sapan gerekçelerle gerçekten “bizden” olan değerleri yok ederken, aslında camiamızı suçlamak için fırsat kollayanların ekmeğine yağ sürüyoruz.
Kendi kendimizi insansızlığa mahkûm ediyoruz.
Artık yeter! Herkes kendi günahına baksın!
Ve siz dindar camiayı horlamak suretiyle Nemrut ateşini harlayanlar, boşuna zahmet buyurmayın! Propagandalarınız, reklâmlarınız, bizden etkilediklerinizle bizi etkileyemezsiniz…
Şevkimizi kıramaz, duruşumuzu bozamaz, hizmet aşkımızı öldüremezsiniz.
üstad Bediüzzaman öyle diyor: “Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın.”

Konular