İftira | Konular | Kitaplar

‘Örgütlü Alevilik’ ve ‘Taban Aleviliği’

Gündemi “Balyoz Darbe Planı”na dair tartışmalar işgal etti ya...
Oralara yoğunlaştığımızdan;
Kızılcahamam’daki “Alevi Çalıştayı” ile fazla alâkadar olamadık.
Açığı bir nebze olsun kapatmış olalım:

Alevi Çalıştayı’nın ardından, bu kesimin “gerçek” temsilcileriyle (Yani Ali’siz Alevi olmayanlarla!!!) yaptığım görüşmelerden edindiğim intiba o ki; “Aleviler” de uyanıyor!..
Ben meseleyi iki kategoride değerlendiriyorum:
1) Örgütlü Alevilik
2) Taban Aleviliği

“Örgütlü Alevi” tâbiriyle işaret ettiğim, “Marksist-Leninist-Ateist” unsurlar için “Alevi tabanı”ndaki her fert, “sürü”nün bir unsurudur.
Bunlar bir yandan PKK ile diğer yandan da CHP ile yakın temas halindedir.
Bu kesim; “Alevilik” kavramının öne çıktığı bütün toplumsal olaylarda, “derin devlet”le işbirliği içindedir.
Kahramanmaraş’ı, Sivas’ı inceleyin; tam bir “Derin devlet”, “CHP” (Ya da SHP fark etmez), “aşırı sol örgüt” işbirliği göreceksiniz.
Sivas’ta mesela;
Bugün Ergenekon’dan hapis yatmakta ya da tutuksuz yargılanmakta olan “Derin Sol” elebaşılarının oynadığı rolü fark etmemek mümkün mü?..
Toplumdaki duyarlılığın had safhada olduğu bir süreçte “kışkırtmalarıyla ünlü” bir dergide “Şeytan Ayetleri” kışkırtmasını sahnelemek ve yine aynı yayın organında “Alevilerin isyanı” çerçeveli yazı dizilerini birbiri ardına patlatmak...
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Anadolu’nun en hassas illerinden birinde “Şeytan Şov” sergilemek...
Tarih boyunca ilçede yapılan şenlikleri (SHP’nin olağanüstü desteği ile) “Merkez”e aldırıvermek...
Uzun yıllar “PKK’nın yayın organında” yöneticilik yapan adamları, Sivas olaylarına giden aylarda birden bire “Ergenekon dergisine” yine yönetici olarak tayin etmek...
Cuma hutbelerini davullarla zurnalarla bastırmak...
Müslümanlara, ekranlardan “itler, köpekler, soysuz herifler” diye hakaret etmek...

Bütün bunlar “Aleviliğin” gereği midir?..
Yoksa, 28 Şubat’a giden yolun taşlarını döşeme ameliyesi midir?..

O günlerde oluşturulan Sünni-Alevi gerginliğinden hangi çevreler faydalandı?..
“Derin Devlet”in uzantısı olan “Alisiz Aleviler”, kamplaşmadan faydalanırken; bu ciğeri beş para etmez adamlar küplerini doldururken; “Taban Alevileri”nin kârı ne oldu?..
Sırtlarında seçkin makamlara taşıdıkları, saltanat hayatları yaşattıkları adamlardan ne fayda gördüler?..

Şimdilerde, uyanıyor toplum.
“Tabandaki Aleviler” de uyanıyor.
“Örgütlü Alevilik” ile “Taban Aleviliği” çatışma halinde!..
Bugün; “Alevilik ile İslâm’ın alâkası yoktur” diyenler ile “Hak-Muhammed Ali” çizgisinde olduklarını söyleyenler arasında bir “çatışma” hüküm sürmektedir.
Lâkin;
“Tabandaki Alevi” güçsüzdür.
“Örgütlü Alevilik” (Ya da Ali’siz Alevilik!) “Taban Aleviliğini” baskı altında tutmakta, tehdit etmektedir.
Bu durumda yapılması gereken, “Taban”ı yıllardır “Ateistlere” mahkûm eden bağı kopartmaktır.

“Taban Aleviliği”nin taleplerine kulak verdiğimizde, Cemevi’nin bir “Kültürevi” olarak değerlendirilmesine sıcak baktıklarını görüyoruz.
“İki mâbed olmaz. Camilerimiz mâbedlerimizdir. Cemevleri ise, ritüellerimizi ifa edebileceğimiz mekânlardır” yaklaşımını benimsiyorlar.

Hükümetin, “Alevilere” ilişkin birtakım adımlarına ben de çekinceyle bakıyorum.
Bazı tereddütlerim var.
Lâkin, “emin olduğum” şu ki;
“Taban Aleviliği”ni “Örgütlü Aleviliğin” elinden kurtarmaya mecburuz!..
Aleviliği istismar eden “örgüt ağababaları”, en hassas kurumlarımızda sözüm ona “Alevi zincirleri” oluşturmaya çalışıyorlar!..
Bir bakıyoruz; Sabetaycı unsurlar, “Alevi zincirinin” bir yerine yerleşiveriyorlar!..
Devlet organlarındaki “Ateistler”; “Alevi” kisvesi altında, kendilerine bir misyon ve hareket alanı oluşturuyorlar.
“Taban Alevilerini”, “Örgütlü Alevilerin” boyunduruğundan kurtarmak, “kamu”da büyük rahatlık sağlar!..
Bu da “gerçek açılımların” önünü açar!..
EĞİTİM ŞART!..
Bu arada; Türkiye’de 2800 Alevi dedesinin varlığından bahsediliyor...
Gerçek sayı nedir tam olarak bilmiyorum; lâkin Hz. Ali’nin (R.A.) pratiklerini inkâr etmemekle birlikte, ilmen yetersiz olan “Dedelere”; sağlam bir eğitim vermenin ne kadar önemli olduğu ortada.

Kendilerine “Dede” diyen adamlardan bazılarının, “Marksist-Leninist” çizgide oldukları da âşikâr.
“Alevi ana-babadan doğmaktan başka Alevilikle ilişkisi olmayan ve medyada boy gösteren kişilerin verdiği beyanatlar, Alevileri bağlamaz” diyen şuurlu Alevilerin, kendilerini daha fazla kullandırmamaları lazım.

Hz. Ali’yi (R.A.) sevmeyen Ehl-i Sünnet Müslüman olamayacağına göre, kâhir ekseriyetin “Alevilerle” aşılmaz problemi yok demektir.
“Tabandaki Alevi”...
“Açılım”dan faydalansın...
“İlmin Kapısı” olan Hz. Ali’yi (R.A.) öğrenmeye baksın!..
Ve kendini “Ali’siz Alevilerin boyunduruğundan” bir an evvel kurtarmaya!..

Konular